Saturday, February 20, 2010

blog dünyasına gözlerimi açtım

Hayatımın boş ve sıkıntı dolu geçen son bir senesinde bilgisayar başında geçirdiğim zamanı, toplam iş hayatım boyunca geçirdiğimi düşünmüyorum. Bilgisayar başındaki bu zamanı çok mu verimli geçirdim, hayır. Sabah buluşup, yatmadan az önce gözlerimi ayırdığım ekranda, bazen sadece otomatik bir şekilde ekşi’nin “bugün” tuşuna basıp duruyor, bazen blog dünyasına dalıyor, hele bir de güzel fotolarla süslenmiş bir yemek blogu bulmuşsam keyfime diyecek olmuyor, saatlerimi “older entries”e gömülerek geçiriyordum.

Şu son bir yılda bir blog açmamış olmam mucize. Gerçi devamlılığına güvenmeyişimden kimseye söylemediğim birkaç denemem de olmadı değil. Hatta bir tanesi aslında bu blog’un başlangıç noktası. Semper Vivus’u ilk açtığımda bu blog İngilizce idi. Hatta yine blog sahibi olan bir arkadaşıma (decotrends) yollayıp hayır duasını almıştım. Fakat blogu açıp, “bakalım sürekli yazabilecek miyim” diye kendi kendimi denediğim o dönem, herşeyin bana çok ağır geldiği bir dönemdi. Dolayısıyle, “ne blogu arkadaş!” moduna çok kolay girdim ve Semper Vivus’u rafa kaldırdım.

Bugün, bu satırları yazarken, yarın devamını yazmama ihtimalimin, yazma ihtimalimi sekize katladığının çok iyi biliyorum. Kendimi o kadar tanıyorum. Ama farkettim ki, devamı geldiği takdirde bana güzel bir terapi olacak bu blog işi.

Bu blogu ilk olarak kendim için yazıyorum yani. Ama sizinle de paylaşacağım çok şey var. Gelin biraz benim gözlerimden bakın world wide web’e...

No comments:

Post a Comment